top of page

SLOW FOOD'UN MÜZİĞİ

Prof. Nesibe Özgül Turgay

Müzikolojinin yeni bir alt dalı olarak tartışılmaya başlanan gastroetnomüzikoloji bağlamında, Adalara ait şarkılardan repertuvar, adaların müziği ve yemek kültürü ilişkisi ilk kez  bu sunumda  tartışılmaya açılmıştır.

SLOW FOOD'UN MÜZİĞİ

SLOW FOOD’UN MÜZİĞİ:

BİZ HEYBELİDE HER GECE MEHTABA ÇIKARDIK”


Carlo Petrini’nin başlattığı ve kişinin özüne, kültürüne olan bağlılığının korunması diye de tanımlayabileceğimiz hareket sebebiyle bugün burada olan ve Adalar için gayret sarf eden  herkese  teşekkürlerimi sunarım. Müzikolojinin yeni bir alt dalı olarak tartışılmaya başlanan gastroetnomüzikoloji bağlamında, Adalara ait şarkılardan repertuvar, adaların müziği ve yemek kültürü ilişkisi ilk kez  bu sunumda  tartışılmaya açılmıştır.


Fast food ile bozulan yemek kültürü ve düzenine karşı gelişen Slow Food hareketi ile geleneksel sofralarda yavaş hazırlanan ve gruplarla paylaşılan keyifli yeme-içme kültürünü adalarda tekrar yaşama heyecanı ile hazırladığım bu konuşmada hızlı yaşanan şehir hayatının direttiği yeme-içme kültürü ile birlikte Adalar’da kaybolan müzik kültürüne dikkat çekmeyi hedefledim.


Sanayi devrimi ile tüm yaşam şekli hızlandıktan sonra müzikal tabirle “dörtlük = 120 bpm” hızdan sonra  tıpkı vapurun makinasının verdiği tempo gibi hayat hızla akmaya başladı. Slow Food; insanı, yeniden kendi hızına ayak uyması için düşündüren bir felsefeyi de içerirken; yavaşlık, doğal hızda kalmak ve yavaş yemek yemek; orijinal lezzetlerle yerel yemek kültürünün devamını sağlayan bir hareket olarak aynı zamanda kişinin kendi yöresindeki gıda ürünlerini koruması ve sürdürmesi olarak açıklanabilir.


Slow Food’un temel taşları olan lezzetli, haz veren, iyi, temiz, yöresel ve adil gıda başlıklarını Adalar’da “slow food’un müziği” konusu çerçevesinde ele aldığımızda:


Lezzet - Haz” epigenetik bakımdan aşina olduğumuz ve aile büyüklerimizin zevk alarak dinledikleri makam müziği şarkıların müzikal kültür açısından önemi büyüktür.

İyi ve Kaliteli” olma, geçmişte masabaşında keyifle var olan yemek kültürüyle entegre olmuş ada şarkıları, gerçek sanat ürünleri olarak günümüzde de kabul görmüş müzikal ürünlerdir. “Temiz” lik iyi müziğin icrasında temel adımdır. Türk müziği makamlarına ait özel seslerin doğru çeşnilerini oluşturmak için temiz seslerle ve doğru teknikle örülü müziğin icrası icracıdan  beklenir. “Adil” olmak müzik piyasasını da içine çeken kapitalist dünya düzenine karşı durmak için çaba harcayarak, makamsal müzik kültürüne sahip çıkılması ile hızla tüketilen popüler müzik kültürüne karşı adil bir ortamı sağlamak gerekmektedir. 

“Yöresel” lik açısından bakıldığında, ada şarkıları; adalara ait olan özel bir repertuvarı ifade eder. Ada şarkıları çoğunlukla ada kültürünü sarmalayan ortamların ürünleridir. Hızla tüketilen müziklere karşı  adalar için üretilmiş müziklerin desteklenmesi yöresel olanı da korumayı sağlayacaktır.


Çalışmanın Heybeliada ile sınırlandırılması neticesinde, Heybeliada ile ilgili alan yazın taramasında  Nejat Gülen’in çalışmaları ilgi çekicidir.  “Heybelide Yaz Sonu” romanında özellikle çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği Heybeliada’nın 50’li yıllarını,  ada insanlarını, akıcı bir dille anlatırken Heybeliyi,  sakin, sessiz ama uygar bir köy gibi  tanımlar. Bizans döneminde kralların prenslerin sürgün edildiği Adalar’a,  sonraları,  vebadan kaçanlar, verem hastalığından dolayı Sanatoryuma gelenler ve havası iyi diye kalbi zayıf olanların Adaları istirahat yeri seçmesi Nejat Gülen'in kitaplarında dönemin güncel konularıdır. Adalılar, yazlıkçılar ve günlükçülerin adaya geliş sebepleri her ne olursa olsun Adalarda yeme-içme kültürü ve  eğlencenin önemli bir yeri vardır. Nejat Gülen; vapurların işlemeye başlamasıyla İstanbul halkından adaya gelen “gönüllü sürgünler!”den bahseder.  

 

Heybeliada’da, çamlar altında sakin köşeler, eskiden Ambelya olarak anılan üzüm bağları, Heybeli camiinden plaja kadar uzanan bağlık, bahçelik olan bölge; adaya gelen aşıkların yalnız kaldıkları, günümüzde ise güftelere / şarkılara konu olan “içkilerin içildiği, çalgıların çalındığı” gazino ve lokantaların da olduğu eğlence yerleridir. 


Bugün Milli Savunma Üniversitesi’ ne ait olan eski adıyla Bahriye’nin dinlenme yeri  1950’li yıllarda gündüz kafe, gece yemek yenen ve içki içilen, Laterna çalınan, Dans pistlerinde kasap havaları oynanan; “Cumhuriyetten sonra cumartesi ve pazar akşamları caz müziğiyle genç ihtiyar herkesin eğlendiği” en tanınmış gazinolardan Sofyanos /Şafak Gazinosu’dur. -Aziz Nesin fakir bir tepe mahalle çocuğu olarak Şafak Gazinosu’ndaki caz, varyemez ve çarliston müsabakakalarını nasıl seyrettiğini  hikayelerinde anlatmaktadır-.


Mehtabın cam gibi denize vurduğu; mehtaba çıkılan gecelerde balık ızgara, pavurya, ıstakozların yenildiği;  mehtaba çıkılmayan  gecelerde yıldızların sayıldığı, cırcır böcekleri ve ateş böceklerinin seslerinin dinlendiği;  bazen de sessizliğin sesinin dinlendiği Port Saint Maria / Çamlimanı mevkiinde sanatoryumun bulunduğu burun üstünde Magneftiko Vunaki Gazinosu / Sihirli Tepecik  1924’ten önce, ayın 14’ ünde -mehtabın dolunay olduğu zamanlarda- çam limanında çalgı dinlenilen yerlerden biridir. Çam limanı koyunun ortasındaki sahilde yer alan gazino da gözde mekanlardan biridir. Mehtaplı gecelerde gazinonun önünün sandallarla dolduğu, aşk şarkılarının okunduğu, gitar sesleri ve  ızgara balık kokusunun  hafızalarda yer aldığını; hatta “Biz Heybelide her gece mehtaba çıkardık” şarkısının bestekarı Yesari Asım Arsoy’un da bu iskeleden sandala bindiğini yine Nejat Gülen’in satırlarından öğrenmekteyiz.


Halki Palas otelinin karşısından Telsiz Mektebi’ne giderken Bahriye emeklisi Emin Bey’in  İçkisiz Gazinosu;  bu gazinonun karşısında  bir Rum tarafından işletilen Aya Silaos’un Küçük Gazinosu, onu  geçince Ethem'in Gazinosu; Asaf Plaj ve Gazinosu’nda caz çalarken dans etmek; plakta Münir Nureddin Selçuk’tan “Söyle Sevgili” çalarken; yoldan geçen gruplardan gelen akordiyon ve gitar sesleri duymak; Cumhuriyetin 10. yıl kutlamalarında henüz elektriksiz Adalarda, mumlar ve akordiyon fenerlerle süslenen kapılar, karnavallar maalesef  artık sadece anı kitaplarında kaldı. 


Ancak; Tanburi Cemil Bey’in plakta çaldığı yemek sofralarında,  keyiflenen insanların şarkı söyleyerek eğlendiği günümüzde de “masabaşı” kültürünün yaşandığı sofralara nadir de olsa rastlamak mümkün.


Adalar, bilimsel ve sanatsal pek çok alanda inceleme/araştırma konusu olabilecek özelliklere sahip bir yaşam alanıdır. “Adalar ve müzik” konusu da Adalar’da yaşayan müzisyenler ve adaların müziği bakımından araştırmalara konu olmayı hak etmektedir. 


Ada şarkıları” tabiri; kıvrak nağmelerle süslenen ve adaların güzellikleriyle dolu güfteleri içermektedir. Ancak bu şarkıların yalnızca Heybeliada ve Büyükada’yı kuşatan ve sadece bu iki adadan kaynaklanmış bir kültür ve zevkin ürünü olduğunu bilmek, hatırlamak gerekir”. Bunun sebebi, Büyükada ve Heybeliada’nın diğer adalara göre “daha köklü ve gelişmiş bir toplum ve kültür hayatına sahip olması olarak açıklanabilir.


Adaların müziğini tanımlamak gerekirse; bu repertuvarın öncelikle ada şarkıları, mehtap şarkılarını içerdiği ve Bahriyeli Mektebi’nden dolayı deniz konusu içeren şarkıları da kapsayacağı düşünülebilir. Dijital ortamda derleme yoluyla ada şarkısı olarak sınıflandırılmaya uygun 70 eser bir araya getirilmiştir. Yapılacak kapsamlı çalışmalarla bu listeye yeni şarkıların ekleneceği açıktır.


Çoğunlukla adalarda yaşanan aşkların ve hatıraların yer aldığı güftelerde, İstanbul adaları içinde en çok güfteye konu olan mahallesi Heybeliada’dır. Tabi burada yazlarını Heybeliada’da geçiren Yesari Asım Arsoy’u rahmetle anmak isterim. 


SONUÇ


6/7 Eylül olaylarından sonra Kıbrıs Barış harekatı sonrası İstanbul ve adalardaki Rum nüfusun azalması ile ada kültürünün zamanla unutularak nüfusun müslüman ve özellikle Doğu Anadolu’dan gelen göçle nüfusun artması söz konusudur. Değişen nüfusun  yemek kültürü alışkanlıklarına etkisi yoğundur.


Slow Food çalışmaları sırasında; Adalar ilçesinin tüm mahallelerinden başlamak üzere müziğin metronomunu slow ritme döndürmek önemlidir. Bu hareketin sürdürülebilir olması için  ada şarkıları konserlerini desteklemek ve ada şarkıları yarışmaları düzenlemek faydalı olabilir. Böylece; öncelikle, Adalar ilçesinin gözde mahallelerinde müzikal farkındalığın arttırılması sağlanabilir. 


Hala eşsiz doğası ve kolay ulaşılabilir konumuyla ön plana çıkan Adalar’da deniz ve yemek dışında turistlerin mekanlarla bağ kurabilmesi için Adalarda yaşamış adalı edebiyat ve sanatçıların yaşadıkları sokakların, binaların  işaretlenmesi; Ada şarkıları konserlerinin verilmesi ziyaretçilerin yavaşlaya bilmesine fayda sağlayacaktır.


Yapılacak akademik çalışmalar ile Adalar kültürüne ait pek çok konuda farkındalığın artması ve gelecek kuşaklara aktarılması mümkün olacaktır. Bu anlamda eski musikinin öneminin altını çizmek istedim.


bottom of page